Sayfalar

23 Aralık 2012 Pazar

Rüzgarın götürdüğü yere...

Cumartesi.... soğuk, kasvetli ve sıkıcı bir İstanbul günü. Cuma gece yapılan tırmanış planlarının suya düşmesi.... Güzel bir kahvaltı sonrası duyulan, "Neden Bursa'ya gitmiyoruz?" sorusu ve devamında Övgün'ü arayıp, "Ortak kemer ve frikşını alıp gel hemen" cümlesi. Saat 15 gibi yola çıkıyoruz, rüzgarın götürdüğü yere...

Dinlenme vaziyeti
Daha önce iş nedeni ile Bursa'ya defalarca gittiğimden, Yağmur, Aylin, Övgün ve Seyfi'den oluşan ekibi önce köfte yemek üzere Ömür'e götürüyorum. Güzel bir akşam yemeği sonrası yolda planladığımız Cumalıkızık köyüne doğru yola çıkıyoruz. Telefon konuşmaları, internet taramaları derken kararlaştırdığımız Abbas-ı Ali pansiyona varıyoruz akşam 20:30 gibi...

Büyük bir kapıdan, yine büyük bir avluya geçiyoruz gecenin gecenin sessizliği içinde. Ev sahibi bizi karşılıyor ve hemen evin üst katına çıkıyoruz kalacağımız yere. Duvarlar genelde ahşap, süslemeler otantik ve sakinlik huzur veririci....


Köylü kızları
Odalara yerleştikten sonra üst katta oturup muhabbet ediyoruz bolca ve bir yandan da Övgün'le Pazar günkü hava durumuna bakıyoruz olası tırmanış turu için. Sonrasında ev sahibi bizi aşağıya, eşiyle yaşadıkları kısma davet ediyor ve leziz! kestaneleri soymaya başlıyoruz birazdan başlayacak ziyafet öncesi. 


Övgün kestaneyi çizerken
Ayva, hurma ve kestane
Kuzina (köylerde bulunan demir kaplı, odun ateşi ile yanan soba) üzerinde demlenen çayın kokusu geliyor burnumuza. Bir yandan kestaneler pişerken, bir yandan da ikram edilen ayva ve hurmanın tadına bakıyoruz. İyice yedikten ve çay içtikten sonra yine üst kattayız. Şehrin hareketliliğine alışkanlığımızdan olsa gerek, grupta dışarı çıkma isteği oluşuyor. Saat 23 e doğru kendimizi  Cumalıkızık'ın sokaklarına atıyoruz....


Gece işçileri
Geceyi kucaklayan asma...



Cumalıkızık, Osmanlı döneminde o bölgede kurulan 7 köyden birisi. Esasen Anadolu'dan gelen Kızık'lardan dolayı bu adı almış. "Cuma" kelimesi de, vakti zamanında bu 7 köyün insanının, Cuma namazı kılmak için burada bulunan camiye toplanmalarından geliyormuş. Köyde birçok eski ev bulunmakta, bir o kadarı da restore edilmekte. Özellikle fotoğraf çekenlerin akınına uğruyor hafta sonları.
Alaaaa.....
Gece dışarı çıkmak güzel bir fikirmiş. Ekipte bulunan gece işçileri hemen makinelerine sarılıyorlar ve köyün sessiz ve dingin sokaklarında fotoğraf çekmeye başlıyorlar. Işığın yarattığı oyunlar, soğukta oluşan buhar ve duman, yağmurun getirdiği ıslaklık ve tabi bizim ekip fotoğraf karelerini dolduruyor ardı sıra.

Cin Arası sk.
Yorumsuz :)


















Sokaklarda yürüyoruz ve sonra köyün bilinen meşhur Cinarası sokakçığına ulaşıyoruz. 60-70 cm genişliğinde, 6-7 metre uzunluğunda, 4-5 metre yüksekliğindeki sokaktan geçerken bir yandan aklımdan tırmanmak geçmedi diyemem :)


Geleceğe dönüş
Övgün bulduğu plaka ile güzel bir poz veriyor, sonrasında Aylin ve Yağmur ise kaldığımız pansiyonun girişinde, daha önceki köylü kızı pozlarına ilaveten zamana direnen bir resim çektiriyorlar.



Sabah kaaaaahvaltısı





Gece yarısı yine pansiyonun üst katındayız ve sohbet sohbeti açıyor. Geç vakitte yatıyoruz ve sabah 8:30 da kahvaltı için sözleşiyoruz. Ev sahibi işinde ciddi. 8:30 da kahvaltı masasını donatılmış buluyoruz. Uzun bir kahvaltı....

Sokak araları
Tarihten gelenler













Sonra yine köyün içinde bir tur atıp fotoğraf çekiyoruz. Pazar kurulmuş ve tur otobüsleri fotoğrafçıları getirmiş. Biraz alışveriş ve hava durumu kontrolü yapıyoruz. 9 derece görünce heyecanlanıyoruz ve kafamızı kaldırdığımızda tepelerde gördüğümüz kara ve soğuk rüzgara aldırış etmeden Narlıdere'nin yolunu tutuyoruz.


Pazar gezintisi
Narlıdere climbing
Aylin ve Övgün'le öğlen gibi yukarı, nispeten bazı yerleri kuru olan Kalkanlı sektöre gidiyoruz. Mağara içi güzel fakat bir o kadar nemli ve ıslak, tırmanamıyoruz. Sonrasında mağarın sağında bulunan kısa 2-3 rotada tırmanıyoruz. 23 aralıkta ve soğukta en azından kayaya değdiğim için mutluyum :)

Yemek öncesi ısınma
1-2 saat sonra aşağı iniyoruz ve Narlıdere'ye yakın ama adını hatırlayamadığım yol üstü kebapçısına atıyoruz kendimizi. Eller üşümüş, kulaklar kızarmış..... Hızlıca büyük dökümlü demir sobanın etrafında toparlanıyoruz... Ardından güzel bir yemek ve çevre yoluna bağlanıp İstanbul'un yolunu tutuyoruz.

Kışın soğuk günlerinde geçirilen güzel bir hafta sonu.... 


3 yorum:

  1. 9 derece Narlı derenin yolu, bağlantıyı kaptım. Güzel bir hafta sonu olmuş :)

    YanıtlaSil
  2. şu soğuk ve kısa kış günlerini değerlendirip, güzel bir faaliyet yapmışsınız. :D eline sağlık Ersin, fotoğraflarla güzel bir yazı olmuş.
    Erkin

    YanıtlaSil